27 Kas 2014

deneme - yanılma / 1

Kar.
Rabbin beyaz örtüsü.
Her yere her zaman nasip olmayan bir bereket. Kim bilir belki de felaket.
Bir yanda kar ile ilk defa tanışan minik bir çocuğun ellerini üşüten ürkek mutluluğu.
Bir yanda çiftçinin mahsulü için endişelerine inen ferahlık.
Bir yandan yolların kapanacağını düşünüp kar tatili bekleyen öğrenci ve öğretmenlerin heyecanla haberlerdeki tatil bekleyişi.
Öte yandan okula gitmek için hazırlıklarını yapmış taşımalı eğitim gören öğrencinin kursağında kalan heves.
Bir yandan sıcacık yuvalarında sevdikleri ile beraber geçirilen huzura vesile.
Bir yandan ise evinde yakacağı ya da evi dahi olmayanların korkulu rüyası.
Bir yandan yağan kar altında el ele sevdiğiyle ve onun sevgisiyle ısındığı uzun bir yürüyüş.
Bir yandan da ellerini cebinde ısıtırken sokaklar kadar boş ve yalnız olduğunu hissediş.
Kar.
Kimisi için tüm kirlilikleri, siyahlıkları örten temiz bir örtü.
Kimi için bu dünyadan öte âleme geçiş yolculuğunda yanında götürdüğü bir top kumaş.

açlıktan kaçış..

...
vakitlerden ikindi sonu. mevsim erken inmiş bir güz. 
havada inatçı bir yağmur sessizliği. onu pencereye çeken
ya yalnız ve ince bir keman, ya eskilerde kalmış bir şarkının
ansızın çıka gelmesi. öyle anlarda her şey nasıl da birbirini tamamlar.
şiirsel bir çağrışım dalgası gibi. büyük işaret alınmış ve ses veren ne varsa 
dilini yutmuştur. meydan artık şarkılara ve yağmura kalmıştır.
elden bir şey gelmez, olanlar olmuştur çoktan.
kendi derinliklerimizde saklanan doymak bilmez bir 
açlık birden su yüzüne çıkmış ve bizi buyruğuna almıştır.
çoğu zaman bir ad koyamayız bu açlığa.
onu yalnız hissederiz.
yakıcıdır ve inceltir bizi.
aklımıza olmadık delilikler gelir.
tiryaki olmasak bile hemen bir sigara tüttürmek isteriz.
ya da alıp başımızı uzun yolculuklara çıkmak.
oysa bunlar, bize verdiği azabın artacağını bile bile
o açlığı duymaktan kaçıştır.



16 Kas 2014

"Ben kaybolup gidenleri sevmem"


İbrahim dedi ki: "Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?" 72﴿
"Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?" 73﴿ 
"Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk" dediler. 74﴿ 
İbrahim şöyle dedi: "Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?" 75-76﴿
"Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur." 77﴿
"O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir." 78﴿ 
"O, bana yediren ve içirendir."79﴿ 
"Hastalandığımda da O bana şifa verir." 80﴿ 
"O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır." 81﴿ 
"O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur." 82﴿ 
"Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat."83﴿
"Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl."84﴿ 
"Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle." 85﴿ 
"Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır." 86﴿ 
"(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!" 87﴿ 
"O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!" 88﴿ 
"Allah'a arınmış bir kalp ile gelen başka." 89﴿ 
Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. 90﴿ 
Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, "Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek. 91-93﴿ 
Artık onlar ve o azgınlar ile İblis'in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. 94-95﴿ 
Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler: 96﴿ 
"Allah'a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz." 97﴿
 Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk." 98﴿ 
Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı." 99﴿ 
İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok."100﴿ 
"Candan bir dostumuz da yok." 101﴿ 
Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak. 102﴿ 
Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. 103﴿

Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. 104﴿ 

Şuara Suresi / Hz.İbrahim kıssası

2 Eki 2014

16 Ağu 2014

aşkar güncesinden..

Aşkar 18 - Hakan Şarkdemir / Kaygı Hanım Söylemiş Görelim Ne Söylemiş

...
sararan benzimde artık
bir mutsuzluk ifadesi
kurtulamam

...
sürüklemese beni düşler ve endişeler hiç
ve arzuların girdabında boğulmasam ben

...
ne
nefret
nefret ederim ben
tüm çiçeklerden
beynime kök salmış gibidir hepsi,
anılar
yaprak yaprak karanlıklar
gibi kat kat açılırlar
ele geçirerek
ta içerlerden,
elde edilemez bir şeyi,
özsuyumu içerek,
ve savurarak bir düşünceden diğerine beni,
beni,
o çiçeklerdir ürküten,
o çiçeklerdir tüketen bütün seçenekleri

onlar ki hep
ve elbet 
çürüyeceklerdir

...
beni artık sormayın
nasılsınız demeyin ya da umarım
iyisinizdir ya da
eminim iyisinizdir gibi şeyler
beni başınızdan attığınıza göre
sizin için demeyin beklerim
daha bir kaç yıl daha ben
bana hayır bana içtenlikle
ve kaçırarak gözlerinizi benden uzaklara
sizi benden başka kimse özlemez
ölebilirim daha gerekirse
demeyi denemeyin

10 Ağu 2014

cennet ümidi içinde cehennem hazırlıkları yapıyoruz..

"Bizim nerede olduğumuz ne için olduğumuzla birebir irtibatlıdır. Dünyada iken aşağıda bir yerdeyiz. O halde 'niçin buradayız' diye sorduğumuzda bunun bir tek cevabı olabilir: 'Yükselmek için'. Düşük biri olmanın gereğini yerine getirmek için, daha aşağısı için gelmiş olamayız. Yani biz dünyaya cehenneme gitmenin yolunu bulmak için gelmedik."


İsmet Özel 

14 Nis 2014

deniz heykel tutmaz || mevlana idris zengin..

İnandır beni dünya

İnandır yaşadıklarıma

Güçlüydüm 

Uzaklardan gelir uzaklara gider sonbaharlara şaşırmazdım

Yüzümün gizli yerlerine ansızın binlerce resmiyle yağan bir harf

Bir harf vurdu beni dünya 

İncecik bir çınar yaprağı düştü üstüme sarsıldı kalbim

Toprağa yağmur düşüyordu ah nasıl düşüyordu 

Bir harf durmadan durmadan üşüyordu 

Uzaklardan gelir uzaklara giderdim yıkıldım 

Ben bu yıkılışı yağmurlardan öğrendim 

Akşamı önüme bırakıp giden adam haklıydı 

Kentler ayrıntıydı haritalar ayrıntıydı 

İçinde tükendiğim şu hain hayatta 

Herkesin yalnızlığı duvarda asılıydı 

Nasıl söylesem dünya nereye bakıp söylesem 

Çekinerek yaşadığım yılları her akşam 

Çekinmeden ateşe attığımı nasıl söylesem 

Ben sana emanetim bırakma beni 

Dağıtma yüzümün menekşelerini 

Bu şarkıyı yalnız bitirmek istemiyorum bunu nasıl söylesem 

O harf yanlış denizlerde boğulurken 

Ben doğru bir kelime olamam İnandır beni dünya 

Yıllar geçti ve birşey kaybetmedim hayretimden 

Herkes bir saat alsa da çoğalmaz zaman

Ve ben bazı şeyleri açıklayamam 

Yetmezken birimizin açtığı boşlukta yalnız kalmaya

Neden kapansın göğsümde taşıdığım bu güzel yara 

Kader kimi seçerse kaptan o olsun 

Ben hangi pazartesiyi beklediğimi bilmiyorum


9 Nis 2014

Aşkar 29 || eve dön! şarkıya dön! kalbine dön! ||

Aşkar'ın bu ay ki sayısı şiir antolojisi gibi pek bir zengin çeşitliliğe sahip. Bu zenginliklerden kendime seçtiğim satırlar :

Süt kokluyorum arada kuzum boynun yerine

Hiçbir yerde bedenime göre hayat kalmamış.
                               Özgür Ballı – Buradan Acınız


Sen olamasan ve şu bendeki tüm olanlara bu kadar alışık davranmasa
Büyümeyecek dilime çarpa çarpa öğünen küfür
                               Mustafa Melih Erdoğan – Şehrin Topukları Altında Ezilen Bir Gün


2.İstediğim sorudan başlasaydım eğer attığım adımlardan korktuğumu yazardım. Kazırdım aklıma her sabah, her akşam nakşederdim kalbime yokluk denilen tılsımlı sözcüğü. Hocanın vereceği nottan korkmadan –ki istese bir soru yüz puan- süreyi iyi kullanmaktan başka acziyetimi dökerdim ismim kodlanarak verilen kağıtlara. Bunu Allah biliyor hocam. Allah her şeyi biliyor hocam.
4.Şimdi kitap açmak serbest dediniz ya, ne olacak?
Yaşanılacak efendim, yaşanılacak. Bir gölgelikte durulacak. Bir gölgelikten hayat akacak. Dizinin dibinde oturulacak. Anılacak bir geçmiş olacak. Söylediği hıfz edilecek.
                               Aziz Mahmut Öncel – Yazılı Kağıdı


Kalbinin üstünde bir sezinti
Ezildikçe içim, ben sana daha çok
İnandım bir yerlerde bu çok sızı
Dedim bir kere de dünya dönsün çevremde
Düştüm içime bin kuyudan önce

Bir kuşun kederlenmesi gibi
Hep içime şakıdım
                               Esma Koç – Sezinti



 Etme bulma dünyası dedikleri de bu zaten
Dün kırdıkların bugün kalbine batar
                               Muhammed Faruk Özcan – Ayıp İkindi


Bu yıl astrologlar pek bir kova
Doldur boşalt yap arada, iyidir.
Olmazsa at biner çeyiz kuşanırız.
                               Yağız Gönüller – Evlilik Öncesi Rehabilitasyon Merkezi


Ama yok onlar orada
Hiç yerinde kıpırdamamış kimse
Hep orada
Eksilmemişim
Hafiflememişim
Tükenmemişim
Öfkeliyim tükenmemişim
Tükenmiyor öfkeliyim
Çünkü içimde
Ne kadar çok şey var içimde
İsa’yı öldürenlerin laneti bile var
Ellerime düşmüş lekeleri bir kere
                               İbrahim Demir – İçimdeki Biri


Sen
Karşı
Kıyıdaki
Elinde
Bir
Tutam
Can
İçime
Yağıyor
İnceden
Ruhum

Sonbahar
Gibi.
                               Hikmet Çamcı – No. 3 D Minör


Sırtını göğe dayayan çatıları giyinir ruhumuz
Topraktan yeşeren vücutları öperim
Kara bakamazsam gözlerim görmez bir adım sonrası kalır aklımda
                               Adem Yazıcı – Kar Işığı


 Kime sordumsa umut kestiler, acı aşıladılar
Seni bir ana hapsettiler, ağır oldular
Yola burnunu çıkarttılar, satır başına beni
Sonu gelmeyen bir cümle ettiler, seni.
                               Ertuğrul Demir – Her Şey Bir Yana Güzün Aldığım Haber


Karaya oturmuş gemiler vardır
Onları görmüşlüğüm vardır
Hep sorduğum sorular
Kaçan duraklardadır
Yazık ki durak görmemiş
Camdan şehir izlememiş
Bir yığın vardır
                               Cihad Özsöz – Yineşehir


Sana seslendiğimden bu yana kelimelerim bir deri bir kemik
Bu süregelen hiç değişmeyecek bir gövdem olsun isterdim
Bir daha dilimi tartıyorum ve ne söyleyeceğimi bilemeyerek
Senden gelecek bütün hamlelerin morluklarını üstünde taşıyan
Bir gövdem olsun isterdim, bir de…
Konuşmanın bir anlamı yok, söylediklerimi bile taşıyamıyorum

                               İdris Ekinci – Tekil Süreksizlik

Aşkar 29'dan en beğendiğim satırlar || Muhammed Faruk Özcan – Ayıp İkindi ||


...
Sen çünkü
Dokundukça içimi sızlatan,
Kanayan bir yerisindir yüzümün.
Gece birçoklarının uykusuna gebe
Ama diyorum ne dirençsiz benim gözlerim
Ağlıyorum ya da uykum geliyor sen geçerken içimden
Bir filmin en heyecanlı yerinde
Kopan bant gibi, sönen ışıklar gibi
Sen işte o esnada başrol olarak ölüyorsun
Figüranlar olarak rahatsızız
Ruhun film şeridi gibi gözlerimin önünde
-Uzun metrajlı hayatımı izlediniz-

Kendime nostaljik hikayeler arıyorum
Daha şiirsel, daha acıklı, daha parlak.
Seni gördüm ve gerisi çorap söküğü…desem
Sanki şurama düğümleneceksin
Oysa sen bütün meçhullerimin faili
Olarak kalmalıydın.

8 Nis 2014

|| karanlık armoniler || bir film izledim..

müziklerini sevdiğimin filmi..








Dergah 284 'ten boğazımızdaki düğümden yakalayan bir öyküden alıntı...


"Biliyorum hepsi yok olacak, bir rüzgâr esip hepsini savuracak, hiç biri gerçek değil, hepsi bir eğlence, sarayda ipeklerin üstünde otururken hayalen ellerimle toprağı avuçluyorum, un ufak olup dağılmış kemikleri ve arzuları... Hamdediyorum, bunu görebilme kabiliyeti de benden değil çünkü, görünmemek. Hamdediyorum. Onlarca insanın nazarları üstümdeyken ben, saklanmak istiyorum, görünmemek. Bir mağara bulmak, bir Hira, karanlığa bakmak. Orada kalmayı istiyorum hep amma ne mümkün? "

"Aklım, fikrim, rüyam o kaybettiğim musikiyi arıyor. Hemen şimdi, derinlerde değil şuracıkta, çınlıyor kulaklarım dalga dalga o nağme içimde kabarıyor, bulacağım, yakalayacağım onu, ateşten alıp kalıba dökeceğim. Uzanıyorum yakalamak için ama bir kuş, bir kelebek olup uçup gidiyor yine... Kar taneleri gecenin karanlığında savruluyor, kargaşayla, düzensiz. Arıyorum, günlerdir kandan aldığım zevke tövbe ederek, iç çekerek arıyorum."

"Yaramı dağlayacak musikiyi bulamadan, çini duvarlar arasında, has bahçelerde, güller arasında, içimde gezen akacak yer arayan, lav ırmağıyla yaşamak. Duyuyorum, işte orada ipekten bir tütün ardında harfler. Elimi uzatıyorum, gönlümü, varmak için o söze, lav ırmağı boğazıma kadar yükseliyor. Sadece aradığım o sözü değil bütün sesleri kaybediyorum, duyamıyorum. tuttuğum bütün nefesleri bırakıyorum "Hu..." Ateş ummanında bir dal arıyorum tutunacak "Essalatu vesselam aleyke ya seyyidina Ya Rasullallah..." O kendini de sözlerini de bulamadığım beni kurtaracak musiki yine önce usul usul, sonra da taştan taşa atlayıp çağıldıyarak akıyor. Bir girdap olup içine çekiyor beni. Nasıl bulacağım, nasıl söyleyeceğim, kıpkızıl akan, kor kor yananı? Hangi kalıba dökeceğim? Feryat etmek istiyorum yan hücremdeki Mustafa gibi, kubbeleri çınlatmak. Sadece küçük bir soluk duyuluyor benden "Ya Hak..." işte o kadar. Ara Mustafa Çelebi, bıkma Mustafa Çelebi, bul Mustafa Çelebi, yılma Mustafa Çelebi..."

12 Mar 2014

|| inşirah kantininde... || idris ekinci





|| bir teselli ver || hüseyin karacalar


...
Şimdi demek istedim ki bir ağacın gölgesinde beklemek Şimdi uzun geliyor değil mi oysa birazdan Şimdi bir gürültü kopacak çınardan çamdan akasyadan Şimdi sur sesi gibi mi kulağınızda uğuldayan hissettiniz mi? Şimdi betiniz benziniz atacak şimdi gardını alacak gövdeniz Şimdi yer değiştirecek kalbinizle beyniniz Şimdi tercih et tercih et peşin mi taksit mi? Şimdi bankalar faiz oranları krediler mi yoksa Şimdi tercih et, fesleğen mi göze mi çöl mü şelale mi? Şimdi soyulmuş bir elmanın yarısı gibi değil Şimdi yarım bırakılmış bir dostluk gibi değil Şimdi filmi yarıda bırakıp çıkmak gibi değil Şimdi ineceğin durağı kaçırmış gibi değil Şimdi kan ter içinde rüyadan uyanmış gibi değil Şimdi akşamüstleri eve dönüşler gibi değil Şimdi şapkanın içinden tavşan çıkacakmış gibi değil Şimdi söyleyeceğim içinize bir kurt düşürdüm değil mi? Şimdi bakkal defteri kapattı kepenkler indirildi bismillah.




9 Mar 2014

|| Gazzali - Kimya'yı Saadet || Al-Ghazali: The Alchemist of Happiness

"İmanı mantıkla nasıl birleştirebiliriz ki? Modern dünyada din dersi bir lüks haline gelmiştir. Bir tarafta sinizm vardır ve mutlakiyeti yoktur.Diğer tarafta ise yanlış anlaşılmış hadisler.Ve din, bazı mezheplerinde radikal ideologlar tarafından gasp edilmiştir.Bu ad altında eziyetlere izin veriliyor neden? Din, kurtuluş anlamına gelmesi gerekirken nasıl bu kadar nahoş bir şey haline geldi? Kafirlik nasıl bu kadar çekici oldu? Nasıl öbür dünyayı veya hayatın daha yüksek bir amacı olduğunu unuttuk? Bu çok korkunç bir durum."

İmam Gazali'nin hayatını anlatan belgesel türü bir film.

İmam Gazali din alimlerinden dersler almak için bir çok yolculuk yapmıştır. Bu yolculukları sırasında karşılaştığı olaylardan da kendine dersler çıkarmıştır. İşte bu yolculuklarından birinde kervana saldıran eşkıyalardan payına düşen :







7 Mar 2014

|| Cyrano de Bergerac || bir film izledim..

bir yanda gerçek savaşın diğer yanda ise sureten çirkin olduğunu düşünen Cyrano'nun içine attığı aşkıyla yaşadığı iç savaşın anlatıldığı müzikal tadında bir film.

son sahne:
koparın alnımdaki defneyi
göğsümdeki gülümü
fakat size rağmen yanımda götüreceğim
öyle bir şey var ki
ve bu akşam çıkınca tanrının huzuruna
selamım mavi eşikten bütün yıldızları süpürüp attığına, yanımda kalacak o.
lekesiz, kötü talihime rağmen
tertemiz kalmış bir şey; bu benim
gururum.




|| siddhartha || hermann hesse

Hermann Hesse'den okuduğum ilk kitap. Bu kitabın bende etkisi çoktur ve Hesse okumalarıma devam etmemin de en büyük sebebidir.                            
   

"Ama onu herkesten çok Govinda,arkadaşı,Brahman oğlu Govinda seviyordu. Siddhartha'nın gözlerini ve yumuşak sesini seviyor, onun yürüyüşünü ve hareketlerindeki kusursuz inceliği seviyor, o ne yapar, ne söylerse hepsini seviyordu ve en çok da aklını, zekasını seviyordu onun, seçkin ve ateşli düşüncelerini, kor gibi yanan iradesini, yüce misyonunu seviyordu."

"Bir hedefi bulunuyordu Siddhatha'nın önünde, tek bir hedef; Arınmış olmak, susamalardan arınmış, istemelerden arınmış, düşlerden, sevinçlerden, acılardan arınmış. Ölerek kendinden arınmış, ben olmaktan çıkmak boşalmış bir yürekle dinginliğe kavuşmak, benliksiz düşünmelerle mucizelere kapıları açmak, işte buydu onun hedefi. Ben tümüyle safdışı bırakılıp öldürüldü mü gönlündeki tüm tutku ve düşüncelerin sesleri kısıldı mı, işte o zaman gözlerini açacaktı en son şey, varlıktaki artık ben olmayan öz, o büyük giz."

"Samanların arasında da aradığı cevabı bulamayan Siddhartha arkadaşı Govinda ile bu düşüncelerini paylaştı.
'Her kim, düşünür derin derin
Atana'ın gömülür derinliklerine
Sözlerle anlatılmayacak kadar büyük
Yüreğindeki mutluluk'
"
" 'Ne sağır ne körmüşüm.' diye geçirdi içinden. 'Anlamını çıkarmak istediğim bir yazıyı okuyan biri, işaretleri ve harfleri küçümsemez, yanılsama, rastlantı ve değersiz bir kabuk diye bakmayıp okur, inceler ve sever onları, her harfi karşısında böyle davranır. Oysa dünya kitabını ve kendi varlığımın kitabını okumak isteyen ben ne yaptım, önceden varsaydığım bir anlam uğruna işaretleri ve harfleri hor gördüm, görüngüler dünyasına yanılsama dedim, kendi gözümü ve kendi dilimi nasılsa var olmuş değersiz nesneler saydım. Olamaz böyle şey, geride kaldı bu, artık uyandım, gerçekten uyandım ve ancak bugün açtım dünyaya gözlerimi."

"Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi."

" 'Sana ne söyleyebilirim ki, saygıdeğer kişi?' diye cevap verdi Siddhartha. 'olsa olsa kendini aramaya fazla verdiğini mi? Aramaktan bulma fırsatını bir türlü yakalayamayacağını mı?'
'Nasıl yani?' diye sordu Govinda.
'Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çoğu zaman, bir türlü bulmasını beceremez
 dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Aramak, bir amacı olmak demektir. bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak. Sen, ey saygıdeğer kişi, belki gerçekten arayan birisin, çünkü amacının peşinde koştuğundan hemen gözünün önündeki bazı şeyleri görmüyorsun."

"'Evet' dedi Siddhartha, 'bazı düşünceler gelişti kafamda, bazı bilgilere ulaştım zaman zaman. Kimi vakit bir saat ya da bir gün gibi bir süre bazı bilgilere ulaştığımı hissettim, insan yaşamı yüreğinde hissederse, onun gibi tıpkı. Bazı düşünceler belirdi kafamda, ama bunları sana söylemem kolay değil. Bak, dostum Govinda, kafamda beliren düşüncelerden biri şöyleydi: Bilgelik bir başkasına anlatılmaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa.'
'Şaka mı ediyorsun?' diye sordu Govinda.
'Şaka etmiyorum. Keşfettiğim bir şeyi söylüyorum sana. Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir, ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez."

"... tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır. Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez, haydutların ve zar atıp kumar oynayanların içinde bekleyen bir Buddha, Brahmanların içinde bekleyen bir haydut vardır."

"Ama yeter daha fazla konuşmayayım. Sözcükler gizli saklı anlamı zedeliyor, dile getirilen her şey o an değişiyor biraz, biraz çirkin, biraz aptalca niteliğe bürünüyor- evet, bu da çok iyi bir şey bu da çok hoşuma gidiyor, bir insanın hazinesini ve bilgeliğini oluşturan şeyin bir başkasının kulağına her zaman aptalca gelmesine de hiç diyeceğim yok."




|| haydi godot'yu bekliyoruz ||



"-Şair olmalıymışsın sen.
-Şairdim zaten. ( Yırtık pırtık giysilerini göstererek.)
 Belli olmuyor mu?
(Sessizlik) "

"-Bazen o son anın geldiğini hissederim, Her şeye rağmen. O zaman iyice tuhaflaşırım. Nasıl diyeyim? Hem ferahlarım hem de... korkuya kapılırım. KOR-KUYA!  Komik! Yapacak bir şey yok."

"İşte tipik bir insan- ayağının kusurundan ötürü ayakkabısını suçlayan!"

"-İnsan gülmeye cesaret bile edemiyor artık
-Ürkütücü bir mahrumiyet bu."

"-Hiç terk ettim mi?
-Gitmeme izin verdin."

6 Mar 2014

|| nebraska || bir film izledim..

Belkide son bir isteği olarak düşündü Dawey, babası Woody'nin bir dergiden "bir milyon dolar kazandınız" diye gelen mektubu Nebraska'daki bayisine götürmeyi istemesini. Kazanmadığını biliyordu ama gitmeleri gerekiyordu. 
Uzun, upuzun süzülerek giden yollarda yolculuk başladı. Son günlerde izlediğim yolda geçen filmler heyecanlandırıyor beni. Belki de içindeki arabayla yapılan yolculukları özleyişimden. Arabanın yanından geçen bir tırdan korkmalarımı bile özledim. insan korkmayı özler mi? özlüyormuş demek.
 İstanbul'a ilk gittiğimde denizi gördüğüm an geldi filmde yollar uzarken. Hatta benim gibi ilk kez gidenler Sapanca Gölü'nü deniz sanmışlardı ama biliyordum deniz, o değildi.


filmdeki eğlenceli sahnelerden birisi Woody ve kardeşlerinin bir arada olduğu bu sahne.


7 Oca 2014

|| Deli Atlar Zamanı ||

burada
herkesin delirmekten sustuğu yerdeyim
baktığım suretlere 
ayna olamayan ben
içimin sarkıtlarından salladım kendimi
tekinsiz bir rüyayım şimdilerde
kim yorumlasa tersine akıyor ırmaklar
göğün dibini deldiğimden beri
huzursuz atlar koşuyor içimde
diktiğim sökükler ellerimi kanatmaya yetmedi
yetmedim kimseye
kaçtığım şehirler ardımca yağmalandı
topuklarıma iğneler batırdılar
kendime geleyim için
gelmedim
gelemedim dünyaya geldiğim gibi kendime
richter ölçeğini bozan bu sarsıntıyı alın göğsümden
kızılca kıyametler kopuyor saç diplerimde
gömleğine kan bulaşmamış babamın
gözlerinden çaldım ben yaşamayı
annem ki ev hanımıydı
bilmezdi devlet nedir darbe kim
oturduğum sokakta bunalıma girilmezdi mesela
ben girdim
avuçlarımı dolduran antidepresanlar
ruhumdaki gedikleri kapatmadı
kızlar pencere kenarlarında gelinlik rüyalarına yatarken
renkli kalemlerin çizdiği kara bir leke oldum
apostrofun kestiği yerde not düştüm kendime:
-içindeki şu atları vur.