14 Nis 2014

deniz heykel tutmaz || mevlana idris zengin..

İnandır beni dünya

İnandır yaşadıklarıma

Güçlüydüm 

Uzaklardan gelir uzaklara gider sonbaharlara şaşırmazdım

Yüzümün gizli yerlerine ansızın binlerce resmiyle yağan bir harf

Bir harf vurdu beni dünya 

İncecik bir çınar yaprağı düştü üstüme sarsıldı kalbim

Toprağa yağmur düşüyordu ah nasıl düşüyordu 

Bir harf durmadan durmadan üşüyordu 

Uzaklardan gelir uzaklara giderdim yıkıldım 

Ben bu yıkılışı yağmurlardan öğrendim 

Akşamı önüme bırakıp giden adam haklıydı 

Kentler ayrıntıydı haritalar ayrıntıydı 

İçinde tükendiğim şu hain hayatta 

Herkesin yalnızlığı duvarda asılıydı 

Nasıl söylesem dünya nereye bakıp söylesem 

Çekinerek yaşadığım yılları her akşam 

Çekinmeden ateşe attığımı nasıl söylesem 

Ben sana emanetim bırakma beni 

Dağıtma yüzümün menekşelerini 

Bu şarkıyı yalnız bitirmek istemiyorum bunu nasıl söylesem 

O harf yanlış denizlerde boğulurken 

Ben doğru bir kelime olamam İnandır beni dünya 

Yıllar geçti ve birşey kaybetmedim hayretimden 

Herkes bir saat alsa da çoğalmaz zaman

Ve ben bazı şeyleri açıklayamam 

Yetmezken birimizin açtığı boşlukta yalnız kalmaya

Neden kapansın göğsümde taşıdığım bu güzel yara 

Kader kimi seçerse kaptan o olsun 

Ben hangi pazartesiyi beklediğimi bilmiyorum


9 Nis 2014

Aşkar 29 || eve dön! şarkıya dön! kalbine dön! ||

Aşkar'ın bu ay ki sayısı şiir antolojisi gibi pek bir zengin çeşitliliğe sahip. Bu zenginliklerden kendime seçtiğim satırlar :

Süt kokluyorum arada kuzum boynun yerine

Hiçbir yerde bedenime göre hayat kalmamış.
                               Özgür Ballı – Buradan Acınız


Sen olamasan ve şu bendeki tüm olanlara bu kadar alışık davranmasa
Büyümeyecek dilime çarpa çarpa öğünen küfür
                               Mustafa Melih Erdoğan – Şehrin Topukları Altında Ezilen Bir Gün


2.İstediğim sorudan başlasaydım eğer attığım adımlardan korktuğumu yazardım. Kazırdım aklıma her sabah, her akşam nakşederdim kalbime yokluk denilen tılsımlı sözcüğü. Hocanın vereceği nottan korkmadan –ki istese bir soru yüz puan- süreyi iyi kullanmaktan başka acziyetimi dökerdim ismim kodlanarak verilen kağıtlara. Bunu Allah biliyor hocam. Allah her şeyi biliyor hocam.
4.Şimdi kitap açmak serbest dediniz ya, ne olacak?
Yaşanılacak efendim, yaşanılacak. Bir gölgelikte durulacak. Bir gölgelikten hayat akacak. Dizinin dibinde oturulacak. Anılacak bir geçmiş olacak. Söylediği hıfz edilecek.
                               Aziz Mahmut Öncel – Yazılı Kağıdı


Kalbinin üstünde bir sezinti
Ezildikçe içim, ben sana daha çok
İnandım bir yerlerde bu çok sızı
Dedim bir kere de dünya dönsün çevremde
Düştüm içime bin kuyudan önce

Bir kuşun kederlenmesi gibi
Hep içime şakıdım
                               Esma Koç – Sezinti



 Etme bulma dünyası dedikleri de bu zaten
Dün kırdıkların bugün kalbine batar
                               Muhammed Faruk Özcan – Ayıp İkindi


Bu yıl astrologlar pek bir kova
Doldur boşalt yap arada, iyidir.
Olmazsa at biner çeyiz kuşanırız.
                               Yağız Gönüller – Evlilik Öncesi Rehabilitasyon Merkezi


Ama yok onlar orada
Hiç yerinde kıpırdamamış kimse
Hep orada
Eksilmemişim
Hafiflememişim
Tükenmemişim
Öfkeliyim tükenmemişim
Tükenmiyor öfkeliyim
Çünkü içimde
Ne kadar çok şey var içimde
İsa’yı öldürenlerin laneti bile var
Ellerime düşmüş lekeleri bir kere
                               İbrahim Demir – İçimdeki Biri


Sen
Karşı
Kıyıdaki
Elinde
Bir
Tutam
Can
İçime
Yağıyor
İnceden
Ruhum

Sonbahar
Gibi.
                               Hikmet Çamcı – No. 3 D Minör


Sırtını göğe dayayan çatıları giyinir ruhumuz
Topraktan yeşeren vücutları öperim
Kara bakamazsam gözlerim görmez bir adım sonrası kalır aklımda
                               Adem Yazıcı – Kar Işığı


 Kime sordumsa umut kestiler, acı aşıladılar
Seni bir ana hapsettiler, ağır oldular
Yola burnunu çıkarttılar, satır başına beni
Sonu gelmeyen bir cümle ettiler, seni.
                               Ertuğrul Demir – Her Şey Bir Yana Güzün Aldığım Haber


Karaya oturmuş gemiler vardır
Onları görmüşlüğüm vardır
Hep sorduğum sorular
Kaçan duraklardadır
Yazık ki durak görmemiş
Camdan şehir izlememiş
Bir yığın vardır
                               Cihad Özsöz – Yineşehir


Sana seslendiğimden bu yana kelimelerim bir deri bir kemik
Bu süregelen hiç değişmeyecek bir gövdem olsun isterdim
Bir daha dilimi tartıyorum ve ne söyleyeceğimi bilemeyerek
Senden gelecek bütün hamlelerin morluklarını üstünde taşıyan
Bir gövdem olsun isterdim, bir de…
Konuşmanın bir anlamı yok, söylediklerimi bile taşıyamıyorum

                               İdris Ekinci – Tekil Süreksizlik

Aşkar 29'dan en beğendiğim satırlar || Muhammed Faruk Özcan – Ayıp İkindi ||


...
Sen çünkü
Dokundukça içimi sızlatan,
Kanayan bir yerisindir yüzümün.
Gece birçoklarının uykusuna gebe
Ama diyorum ne dirençsiz benim gözlerim
Ağlıyorum ya da uykum geliyor sen geçerken içimden
Bir filmin en heyecanlı yerinde
Kopan bant gibi, sönen ışıklar gibi
Sen işte o esnada başrol olarak ölüyorsun
Figüranlar olarak rahatsızız
Ruhun film şeridi gibi gözlerimin önünde
-Uzun metrajlı hayatımı izlediniz-

Kendime nostaljik hikayeler arıyorum
Daha şiirsel, daha acıklı, daha parlak.
Seni gördüm ve gerisi çorap söküğü…desem
Sanki şurama düğümleneceksin
Oysa sen bütün meçhullerimin faili
Olarak kalmalıydın.

8 Nis 2014

|| karanlık armoniler || bir film izledim..

müziklerini sevdiğimin filmi..








Dergah 284 'ten boğazımızdaki düğümden yakalayan bir öyküden alıntı...


"Biliyorum hepsi yok olacak, bir rüzgâr esip hepsini savuracak, hiç biri gerçek değil, hepsi bir eğlence, sarayda ipeklerin üstünde otururken hayalen ellerimle toprağı avuçluyorum, un ufak olup dağılmış kemikleri ve arzuları... Hamdediyorum, bunu görebilme kabiliyeti de benden değil çünkü, görünmemek. Hamdediyorum. Onlarca insanın nazarları üstümdeyken ben, saklanmak istiyorum, görünmemek. Bir mağara bulmak, bir Hira, karanlığa bakmak. Orada kalmayı istiyorum hep amma ne mümkün? "

"Aklım, fikrim, rüyam o kaybettiğim musikiyi arıyor. Hemen şimdi, derinlerde değil şuracıkta, çınlıyor kulaklarım dalga dalga o nağme içimde kabarıyor, bulacağım, yakalayacağım onu, ateşten alıp kalıba dökeceğim. Uzanıyorum yakalamak için ama bir kuş, bir kelebek olup uçup gidiyor yine... Kar taneleri gecenin karanlığında savruluyor, kargaşayla, düzensiz. Arıyorum, günlerdir kandan aldığım zevke tövbe ederek, iç çekerek arıyorum."

"Yaramı dağlayacak musikiyi bulamadan, çini duvarlar arasında, has bahçelerde, güller arasında, içimde gezen akacak yer arayan, lav ırmağıyla yaşamak. Duyuyorum, işte orada ipekten bir tütün ardında harfler. Elimi uzatıyorum, gönlümü, varmak için o söze, lav ırmağı boğazıma kadar yükseliyor. Sadece aradığım o sözü değil bütün sesleri kaybediyorum, duyamıyorum. tuttuğum bütün nefesleri bırakıyorum "Hu..." Ateş ummanında bir dal arıyorum tutunacak "Essalatu vesselam aleyke ya seyyidina Ya Rasullallah..." O kendini de sözlerini de bulamadığım beni kurtaracak musiki yine önce usul usul, sonra da taştan taşa atlayıp çağıldıyarak akıyor. Bir girdap olup içine çekiyor beni. Nasıl bulacağım, nasıl söyleyeceğim, kıpkızıl akan, kor kor yananı? Hangi kalıba dökeceğim? Feryat etmek istiyorum yan hücremdeki Mustafa gibi, kubbeleri çınlatmak. Sadece küçük bir soluk duyuluyor benden "Ya Hak..." işte o kadar. Ara Mustafa Çelebi, bıkma Mustafa Çelebi, bul Mustafa Çelebi, yılma Mustafa Çelebi..."