yolun başında olan biri olarak yolumu aydınlatan, içimi ısıtan bir öykü..
28 Oca 2013
21 Oca 2013
BEYNİMİ NE YAPAYIM ?
Cemadat (cansız madde) Allah'ın hükmüyle vardır; nebatat (bitki) Allah'ın hükmünü topraktan öğrenir; hayvan vakti bilmekle Allah'ın hükmünü bilmiş olur; insan ise Allah'ın hükmünü Kur'an ve Sünnet'ten öğrenir. Allah'ın hükmünü bilmeyen hayatın anlamını bilemez. Bu imkana ise sadece Müslümanlar sahiptir.
İsmet ÖZEL - Taşları Yemek Yasak
17 Oca 2013
yangın yeri..
Ateş de, aşk ve ölüm gibi. Kimse kimsenin yerine yanmıyor. Ve kimsenin yangını kimsenin yangınına uymuyor.
Nazan Bekiroğlu
14 Oca 2013
Bir Adem Havva’sı..
Bir cenneti özlüyordu Adem bir de Havva’yı. Görmek, özlemenin ateşi. Görmese, belki ikisini de unutacaktı. Ama şurada. Şu çok dallı, zarif endamlı servi rüzgârda salındıkça. Limon ağaçları bahar bahçe, meyve çiçek bir arada açtıkça. Portakal dalları, turunç yaprakları, kokusunu ay ışığında rüzgara bıraktıkça. Irmaklar konuşup sular toprağın alnına kapandıkça.
Geniş yapraklı incir, olgun meyveleriyle nar. Tadı buruk zeytin. Ağaçların arasına süzülen ışık yağmuru.
Beyaz sorguçlu kuşlar. Zarif ve masum ceylanlar.
Gülüm kokusu. Rengi. Teni. Bütünüyle kendi. Katmerlenmiş bir son ek zaafıyla; gülün ta kendisi.
Göklerin ve yerin gizleri.
Dünyanın her hali. Her sebebi.
Bu sürgün yerinde Adem ne yana baksa her yerde cennet her şeyde Havva’yı görüyordu. Her yer Havva, her şey Havva’dan oluyordu.
Mahzunluğu çok derinlere indi.
Düştüğü keder uçurumunda anladı Havva’nın kendisi için ne demek olduğunu. Mahremiyetinde sırrı. Utancında örtüsü. O olmazsa insan olmanın hem sınavı, hem sebebi, hem sonucu eksik kalacaktır. Bu yüzden Havva bir kez daha, Adem’in Ademliği. Sebebi, sonucu, sınırı.
Onun için özlemini küçültmedi Adem. Bastırmadı. Sindirmedi. Küllemeye yeltenmedi. Onu, bir özleme kendisini gönüllü terk ederek özledi. Bir cennet sürgününe mal olan bu özleyişin Havva’sını belli ki kendisine bir avunmalık olsun diye vermemişlerdi.
Şu dağ, şu taş, şu toprak.
Şu, denizi uzun uzun seyreden yağmur kuşu şahit olsundu ki güzelliğin kaynağını böyle kuvvetle hatırlatmasa, Adem, Havva’yı böyle hasretle beklemezdi. Aşkın tarihçesinin bile olmadığı bir tarihte onu böyle bir aşkla sevmezdi.
Böyle çözülmezdi dizleri, kalbi dile gelmezdi.
Havva belli ki içinde değil içinden çok derinlerdeydi.
Yandı Adem bu yüzden yandıkça tükenmedi. Değil mi ki ondan sürgün edilmiş olsa bile, cennetin hatırasını yitirmeyen bir kalbe güvenilebilirdi.
Adem yitirdiği cennetin hesabını dünya gözüyle yapmaya ancak o zaman başladı.
Havva’sız bu dünya, bir cehennem yurdu.
Oysa Havva olsaydı Adem’in dünyası cennet olurdu.syf.204
NAZAN BEKİROĞLU / LA SONSUZLUK HECESİ
12 Oca 2013
öz'süz öz'lü söz..
Gerçekte dil özde bulunan birçok şeye atıfta bulunur, yine de ‘öz’ü söyleyemez.
...
Ruhumuzda yer tutan değerlere hangi ismi verirsek verelim o isim sahip olduğumuz değerin yerini tutamayacaktır. Bu yüzden bir insan diğerine çok şey anlatmak istese bile, ‘sana söyleyeceğim hiçbir söz yok’ diyebilir.
İsmet ÖZEL
bakanlara gözlük, görenlere sözlük sözler..
Zihni esnek tutmak esas olmalıdır, çünkü sonsuz bir akış içinde bulunan hayat, düşünceleri hep gerisinde bırakacaktır. Düşünceyi esnek sınırlarda korumak hayata ters düşmeyi bir ölçüde önler. syf.9
Acaba halen içinde bulunduğumuz ve entelektüel temellerini daha ortaçağda atmaya başlamış ve fakat gerçek maddi temellini 17. Yüzyıldan itibaren sağlamlaştırmış bulunan batılı dünya görüşü insanlığı bir öncekinden daha geniş bir görüşe, yeni ufuklara götürmüş müdür? Yoksa önceleri organik bir karakter taşıyan dünyaya bakış tarzı makineyle birlikte günden güne mekanikleş midir? syf.25
İsmet Özel / Bakanlar ve Görenler
11 Oca 2013
ilk yazı denemem..
Nazan Bekiroğlu’nun denemelerinden oluşan bu kitap (kitap diyeceğim ama içeriğini ifade etmekte az kalır.) öyle bir kitap ki içerisindeki birikimi anlayabilmek ve bu kitabı yazabilmek için en az 100 kitap okumak yıllarca bu işle uğraşmak gerekir.
Cümle Kapısı’nın içeri girdim ve kendimi bir kütüphanede gezinirken buldum. Sevgili Nazan Bekiroğlu’nun (“Sevgili” diyorum çünkü ben kendisini çok sevdim.) ne kadar kaliteli bir yazar olduğunun bir nevi kanıtıdır bu kitap. Kitabı okuyup bitirdikten sonra aklıma gelen ilk şey benim daha çok kitap okumam gerekli. Çünkü az kitap okuyan birisi için roman karakterleri üzerinden anlatılan denemelerdeki olayları anlaması zor.
Altı bölüm ve her bir bölümde de ayrı ayrı denemeler bulunmaktadır. Bölümleri okurken milattan öncesinden günümüz yakın tarihine kadar Asya, Avrupa ve Anadolu’da yaşanan savaşlar, düşünce suçluları, siyasi suçlular, aşklar, ihanetler gibi birçok konuda yazılmış denemeler bulunmaktadır.
Kitabın bölümleri;
I.Gemilerin Geçtiği Umman
II. Zindan Risalesi
III. Doğu
IV. Sevgilim İhanet
V.İç Dökümü
VI. Cümle Kapısı
Kitabın ilk sayfasında yazdığı gibi “iyi ki kitaplar var…” dedirten bir kitap. Okurken her bir bölümden ayrı haz duydum. Umarım sizde bu zevki tadarsınız.
10 Oca 2013
7 Oca 2013
üzerinde düşündüklerim...
Git gide durumunun vahimleştiğini düşündüğüm Türkiyemizde İsmet Özel’in yazdığı şu satırlar hala yapılacak bir şeylerin olduğunu ve fıtratımız gereği çokça unuttuğumuz Allah’ın rahmetinden yes’e düşmememiz gerektiğini hatırlattı;
“Acaba hatalardan dönülebilir mi? Veya bütün hataları birer hayırlı başlangıç haline getirebilir miyiz?
Hiç şüphesiz ki evet. Yaradan bizi en uygun zamanda yaratmıştır. Allah’ın bizim için seçtiği şartlar, yer ve zaman en isabetlisidir. Olmamız gereken yerde bulunuyoruz. Öyleyse bunun kıymetini bilmeli, israf etmemeliyiz. Başarabilirsek bizimle birlikte bütün kâinat kârlı çıkar. Bize verilen imkânları kullanamazsak, bizimle birlikte kâinat da kaybeder.”
TAŞLARI YEMEK YASAK(Hatamızı Görseydik) - İSMET ÖZEL
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)